FİLİSTİN SORUNU
Gazze Şeridi nde mevcut durum nedir?

Gazze gettosunda yaşananlar hakkında hayal kırıklığı hissetmeden konuşmak mümkün değil. Burada yaşananlar tüm dünyanın gözü önünde yavaşça gerçekleşen bir soykırımdır.


Gazze kuşatması ve Gazzelilerin İsrail tarafından illegal biçimde kolektif olarak cezalandırılması, yiyecek fiyatlarının hızla yükselmesine neden oldu. Pek çok yiyecek, ilaç ve inşa malzemeleri gibi diğer ihtiyaç maddeleri hiç bulunmuyor. 91 ilaç için hiç stok kalmadı. Hastanelerin elinde çocuk ilaçları, antibiyotikler, kronik hastalıkların ilaçları, kanser ilaçları, böbrek ilaçları gibi ilaçlardan hiç bulunmuyor. Ek olarak, diyaliz makinelerinin ekipmanlarında da sorunlar var. Çocuklarda diyare görülme sıklığı arttı, eğer böyle giderse hepatit ve tifo hastalarında patlama yaşanabilir. Sınır geçişlerinin kapanması tıbbi tedaviye ihtiyaç duyan düzinelerce Filistinlinin yaşamını yitirmesine neden oldu. Onlarca kanser hastasının Mısır ya da İsraile girmesi yasaklandı. Düzinelerce başka hastanın Mısırda, Ürdünde, İsrailde, Batı Şeriada hastanelere ulaşması engellendi. Bu hastalardan aralarında çocuklar da dahil olmak üzere 38i son bir ya da iki hafta içinde hayatını kaybetti. Şu anda ölümün kıyısında bekleyen binlerce hasta var.


Yakıt çok az bulunabiliyor ve çok pahalı. Fabrikaların kapanması nedeni ile 80 binden fazla işçi işlerini kaybetti. İsrail İşgal Güçlerinin, aynı zamanda saldırılarına ve bombalarıma devam ettiklerini, çocukları ve sivilleri katletmeye devam ettiklerini söylemeye gerek yok herhalde.


İki devletli çözüm mümkün mü?


Hayır. Eylül 2001de, Güney Afrikada, Durbanda Irkçılığa Karşı Dünya Konferansı Sivil Toplum Örgütleri Forumunun ortaya koyduğu çözümü hatırlatmama izin verin. Bu çözüm önerisi, İsrail ırkçı ve apartheit bir devlettir. İsrail apartheiti, insanlığa karşı ayrımcılık, mülksüzleştirme, yasaklama, toprağa erişimin sınırlanması, ulussuzlaştırma ve insanlık dışı uygulamalarla karakterize bir rejimdir belirlemesini yapar.


1967 sınırlarından bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulması uygulanamaz bir durumdur. Bantustan (1940larda Güney Afrikada etnik ve ırk temelli küçük devletlerde Afrika halklarını tecrit etmek amacıyla kurulması hedeflenen küçük yerleşimler -ç.n.) temelli bir sistem kapsamlı bir barışı garanti etmez. Bu, Güney Afrikada da başarılı olamadı. İronik bir şekilde, 1993 yılında İsrail ile FKÖ arasında imzalanan Oslo Anlaşmaları da, tarihi Filistin topraklarının yüzde 22sinde bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulmasını imkansızlığa sürükledi. İsrail zaten Kudüsü alarak ve onu Yahudi devletinin başkenti olarak deklare etmek suretiyle yeni bir gerçeklik inşa etti. Dolayısıyla, Kudüs gelecekteki Filistin devletinin başkenti olmayacaktır. Batı Şeriadaki Yahudi yerleşimcilerin sayısı yarım milyona yükseltildi. Ve Apartheit-Ayrımcılık-Duvarı Batı Şerianın %20-30u gasp edilerek inşa edildi, yalnızca Yahudilerin kullanabildiği yolların sayısı her geçen gün artırılıyor.


Bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulması Oslo Anlaşmasının hiç bir maddesinde geçmemektedir. Bu konu, bölgedeki güç dengeleri tarafından belirlenecek bir sorun olarak bırakılmıştır. Ve bu denge şu an İsrailden yanadır.


Her durumda, Filistin devletinin kuruluşu Filistin sorununu çözmeyecektir. Çünkü ne tüm dünyaya dağılmış 6 milyon mültecinin sorunları ile ilişkilidir. Ne de İsrailin İsrailde yaşayan 1.3 milyon Filistinli'ye uyguladığı ırkçı şiddetle ilgilidir, onları üçüncü sınıf vatandaş olarak görmektedir.

Filistinlileri tek devlet için harekete geçiren nedir?


Filistinlilerin pek çok grubu, çok farklı arka planlar üzerinden yükselerek Ortadoğuda adalet için Tek Demokratik Devletin kurulması için bir araya gelmiş durumda. Ortadoğuda kapsamlı bir barışı inşa edebilecek tek geçerli seçeneğin tek-devlet çözümü olduğuna inanıyoruz. Tarihi Filistin topraklarında, din, ırk, cinsiyet ayrımı olmaksızın, Filistinli mültecilerin geri dönüşü de garanti edilerek, laik, demokratik bir devletin kurulmasının Ortadoğu çelişkisini çözeceğine inanıyoruz. Bu tam olarak İrlanda ve Güney Afrikada gerçekleştirilendir. Etnik-dini arka planlar üzerinden bir tekel olamaz. Irka, etnik temele ya da dine dayalı ulus devletlerin kurulması artık tarih dışıdır.


Ayrıca, Filistin temelli İsraile yönelik boykot, yaptırım uygulama kampanyalarında da aktif biçimde çalışıyoruz. Bu müeyyideler, apartheit dönemi boyunca Güney Afrikaya uygulandıkları biçimi ile, İsrailin Filistine yönelik soykırımcı politikalarını durdurmak için gereklidir. Bu şiddet içermeyen yöntemlerin İsrailin Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını ve tüm vatandaşlar için demokratik bir devletin kurulmasını tanıyana kadar sürdürülmesi gerektiğini düşünüyoruz.


Annapolis te gerçekleştirilen ve İsrail-Filistin çelişkisini bitirmeyi hedefleyen toplantıya ilişkin düşüncelerinizi açıklayabilir misiniz?


Annapolis toplantısı, Amerikan Başkanının kendisini barış adamı! olarak pazarlama umutlarına da son noktayı koyan bir tantana idi. Camp David sürecine benzer biçimde, toplantının başarısızlıkla sonuçlanmasının suçu Filistinlilerin üzerine atıldı. Bu toplantı, Filistin sorununu teşkil eden temel konulardan hiçbirine değinmedi; İsrail güçlerinin 1967 sınırlarının ötesine çekilmesi, geri dönüş hakkı ve Kudüs meselelerinden hiçbirine değinmedi. ABD her zaman Filistin halkının temel hakları söz konusu olduğunda İsrail yanlısı bir politika izledi.


Bushun açılış konuşmasında belirttiği en tehlikeli nokta, İsrailin Yahudi karakteriydi. Bu hepimizin Güney Afrikadan çok iyi bildiği ırkçılıktır. Tüm bunlar, bizden dünyanın dört bir yanına sürülmüş olan 6 milyon Filistinli mültecinin tüm haklarını unutmak, 1.3 milyon Filistinlinin İsrail vatandaşları olarak kültürel ve ulusal haklarını tamamen gözardı etmektir. Bu formülasyona göre, Filistinliler yalnızca Gazze Şeridi ve Batı Şeriada yaşayan insanlardır. Ancak, Filistin sorunu ve Ortadoğuda barış mültecilerin geri dönüş hakkı ve Filistin içinde ve dışında yaşayan Filistinlilerin hakları tanınmadan mümkün olamaz.


Örgütünüz Güney Afrika hükümetinden ne beklemektedir?


Apartheit sonrası Güney Afrika hükümetinden pek çok ortak noktamız olduğu için mücadelemize yönelik daha iyi bir kavrayış geliştirmesini bekliyoruz. Güney Afrika, İsrail ile diplomatik bağlarını koparmalıdır, tam olarak apartheit döneminde sizin tüm dünyadan boykot talep ettiğiniz gibi. Güney Afrikanın kurtuluş figürleri, Desmond Tutu, Roni Kasrils ve John Dugard hatta (resmi) Amerikan Başkanı Jimmy Carter bile İsraili bir apartheit devleti olarak tanımladı. Apartheit nasıl yok edilir? Elbette, büyükelçilikler kurarak, ekonomik anlaşmalar yaparak yada normalizasyon sürecine katkıda bulunarak değil.


Güney Afrika halkı Filistinlileri desteklemek için ne yapabilir?


BM, AB, ABD ve uluslararası örgütler, Filistin halkını desteklemedikleri için, biz sıradan insanlardan, ne kadar küçük olursa olsun Filistin halkı ile dayanışmalarını göstermelerini ve İsrailin soykırımcı savaş suçlarını protesto etmelerini bekliyoruz. Hükümetlerine, İsrailin uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde hareket etmeye zorlayacak önlemler alması için baskı oluşturabilirler. Ancak Güney Afrika halkı ile daha çok ortak noktamız olduğu için onlardan daha fazla destek bekliyoruz. İsraile yönelik eylemler aynı zamanda ırkçı Güney Afrikalılara yönelik eylemler olacaktır.

 
 
PayLAski Resim
 
 
 
Bugün 19 ziyaretçi (29 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol