EĞİTİM SORUNU
     

    Eğitim, kapitalizm ve çocuklarımızın geleceği
 
Metalar için gerekli standartlarla ve eta üretimi süreci ile paralel bir yapı kazanan ve küresel ölçekte pazarlanan bir eta olarak eğitimin küresel bir pazara dönüşmesi söz konusudur.
Her yerde boy gösteren yoksulluk, insanların düzene uygun düşünme ve hareket etmesinde hala bir siyasal eğitim işlevi görüyor. Kendi mütevazı koşulları içinde insanlar, çocuklarının geleceği konusunda özverili çabalara girmekten kaçınmıyorlar. Giderek artan sayıda insan eğitim dışında bir çıkış yolu görmediği alana bağlanıyor. Bu genel kabul, giderek daha meşru biçimde yayılan bir eğitim ideolojisini kişilerin hareket noktası haline getiriyor. Günümüzü tanımlayan iki yönelim karmaşıklaşan bir dünya görünümünü derinleştiriyor. Bir yanda evrenin derinliklerine uzanan keşif süreci, diğer yanda hücrenin derinliklerine uzanan keşif süreci. Bu yönelimler, insanın eğitim dışında kaldığında kendini kötü hissedeceği bir resim çiziyor. Bu da eğitim isteminin orta sınıflardan alt sınıflara doğru yaygınlaştığı bir kültürü yaratıyor. Tıpkı reklamlarda yaratılan büyü gibi artık eğitim kaçınılmaz bir tüketim malı özelliği kazanıyor. Zira, eğitim söylemi yaygınlaştıkça, eğitime ayrılan kamu bütçelerinde ve ödenek biçimlerinde bir gerileme yaşanıyor. Bu da eğitime önem verilme biçiminin kişisel kazanç sağlama yönünde olduğunu göstermektedir. Eğitim kişinin kendine ilişkin sonuçlar ile değerlendiriliyorsa, o zaman özel sektörün bu ihtiyacı tatmin için devreye girmesi kadar doğal bir şey yoktur. Eğitime yönelik bu metalaştırılmış bakış açısı, günümüz toplumlarında eğitim ve kapitalizm arasındaki ilişkiyi yeniden ele almayı gerektiriyor.   

BİLGİ KAPİTALİZMİ

Eğitimi toplumsal yeniden üretim alanı olarak çözümleyen yaklaşım bu konuda giderek yetersiz kalmaktadır. Eğitim, artık yeni bir işlev kazanma yolundadır: Kapitalizmin yeniden üretimi. Geniş nüfus kesimleri, vazgeçilmez olarak yeni öğrenme yönelimine giriyor: Değişimden dolayı kişinin öğrendiği bilgilerin çok kısa zamanda geçersiz hale gelmesi ve diplomaların kişinin yeterli koşullarını tanımlamaktan uzaklaşarak sürekli öğrenmeye hazır olma işlevi kazanması. Eğitim her yerde her zaman süren bir öğrenme sürecine dönüştüğü söylemi, öğrenmenin gelişen her duruma uyarlanabilen kişiler olarak öğrenenlerin sorumluluğunda olmasını öne çıkarıyor. Kapitalizm, günümüzde sabit sermaye mallarına bağımlılıktan özgürleşerek, onların organizasyonunu ve işlemlerini öne çıkaran işlem kapitalizmi sürecinden "bilgi kapitalizmi" sürecine doğru yeni bir biçim kazanıyor. Burada, eğitim ve kapitalizm arasındaki ilişkide geleneksel yeniden üretim işlevlerini küresel düzeye taşıyan temel değişiklik meydana geldiği görülmektedir. Metalar için gerekli standartlarla ve eta üretimi süreci ile paralel bir yapı kazanan ve küresel ölçekte pazarlanan bir eta olarak eğitimin küresel bir pazara dönüşmesi söz konusudur. Üstelik, herhangi bir metanın bir kezlik tüketimi ile sınırlı geleneksel kapitalizm ile dört yıllık yükseköğretim, üzerine iki yıllık master ve beş yıllık doktora programlarıyla uzun bir dönem için güvenceye alınmış ürün satışı.   

EĞİTİMİN SİYASAL EKONOMİSİ

Eğitim isteminin siyasal ekonomisi bu yeni dinamikler içinde gerçekleşmektedir. Eğitimin nitelikli ve herkese ulaşması en meşru tartışma olarak, toplumun en geniş kesimlerinde kabul görünce, eğitimde yapılacak değişikliklere de hazır bir zemin sunulmuş olmaktadır. Türkiye'de hem yükseköğretimde hem yükseköğretim öncesi eğitimde değişiklikler ülke gündemini işgal etmektedir.

Toplumun en geniş kesimlerinin ilgi alanında olan bu değişme süreci neyi hedeflemektedir? Eğitim, toplumların üretici, yaratıcı ve estetik yetenek ve kapasitelerinin gelişmesinde ve yüksek bir uygulama düzeyi kazanmasında etkin rol oynayacak biçimde kişilerin kudret ve kapasitelerini geliştirmek işlevini üstlenebilecek midir? Hedeflenen değişiklikler içinde ne tür yönelimler teşhis edilebilir?   

KÜRESEL EĞİTİM PAZARI

Dünyada genel yönelim yükseköğretimin paralı olması yönüne kaymaktadır. Kamu ödenekleri kuyruğunun ön sıralarında artık yükseköğretim yer almamaktadır. Söylem, bütün dünyada entelektüel (yükseköğretim-üniversite) sermayenin önemini vurgulamakla birlikte, yükseköğretimin maliyetinin kamusal kaynaklardan karşılanamayacağı, veliler ve öğrencilerin maliyetleri karşılaması üzerine yoğunlaşmaktadır.

Eğitim reformları söylemi, bu yönelimi meşrulaştıracak bir araca dönüşmektedir. Bu sebeple Türkiye'de gündemde olan üniversite öncesi eğitimde değişiklik çalışmaları, yükseköğretimin tabanını genişletecek ve yükseköğretim istemini yaygınlaştıracak bir zemin arayışı yanında, geniş bir eğitim pazarı (ders kitapları, yardımcı kitaplar, program değişiklikleri ile ilgili projeler, danışmanlık hizmetleri vb.) yaratılması amacı gütmektedir. Üniversite eğitiminde yapılan düzenlemeler ve yasal değişiklik hazırlıkları ise üniversiteyi küresel eğitim pazarına entegre etme çabalarını içermektedir. Üniversitelerde uluslararası düzeyde yürütülen iç değerlendirme, dış değerlendirme, denklik ve tanıma yada kredi transfer sistemlerine dahil olma çalışmaları, istihdamda uluslararası indekslerin değerlendirmeye alınması, performans değerlendirme uygulamaları, öğrencilerin ve öğretim elemanlarının dolaşımı gibi konular küresel yükseköğretim pazarının ortaya çıkışına somutluk kazandırmaktadır.

Küresel kapitalizmin yeni anayasasını yazanlar (Dünya Ticaret Örgütü ve öncüleri), eğitimin bu süreçte çok kritik bir rol oynayacağını görerek, bütün dünyada "eğitim reformları" uygulamasını yönlendiren çalışmalara imza attılar. Ancak, bu konuda alternatifsiz değiliz: Adil bir işbirliğine dayalı politikalar, üretici ve yaratıcı yeteneğin toplumsal temelini oluşturmada eğitime asıl işlevini kazandırabilir.

Ramazan Günlü
Muğla Üniversitesi, Kamu Yönetimi 
 
 
PayLAski Resim
 
 
 
Bugün 17 ziyaretçi (27 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol